Ana içeriğe atla

AlKaraKartal'dan devam!

Yalan Dünya

Ahmet Orhan - 19.12.2009 Aslında Nihat’ı yazacaktım. Beşiktaş’ın gereksinim duyduğu “brave heart” Nihat olabilir mi ve benzeri bazı sorular soracak ve yanıtı bulabilmek için tatlı tatlı debelenecektim.

Ama bu yazıyı yazamıyorum. Çünkü DTP kapatıldı.

Dünya Basketbol Şampiyonası’na bu yıl Anadolu ev sahipliği yapacak. Eleme maçları Kayseri’de, finaller Ankara’da oynanacak. Bu tür organizasyonları hep Türkiye’nin tanıtımına yoran bir takım pragmatist reklamsever için söylemek isterim: Turnuva için maskot olarak seçtiğiniz Van Kedisi yerine Kalaşnikoflu Esnaf, Türkiye’nin tanıtımı konusunda 2-0 önde. Çünkü DTP kapatıldı.

Birileri Dolapdere’de birilerinin eline “kurusıkı” ve 500 lira veriyor ve ekliyor “esmer vatandaşları görünce sık”. Oysa sıkacak olan da esmer. Ve bu esmer bir trajediyi gündelik dilde ifade ediyor “500 lira ver, istediğine sıkayım!”. Dolapdere Ergenekon’un ikinci kez labaratuvarı olarak kullanılıyor. Çünkü DTP kapatıldı.

Almanya savcıları kimdir, ne yer, ne içer hangi koşullarda yetişirler? Bence TÜBİTAK acilen bunun için bir komisyon kurmalı ve araştırma yapmalı. Aynı savcı modelinin Türkiye’de endemik karşılığı olabilir mi? Bizimkilerin yapmadığını görünce Deniz Feneri’nden sonra ÇatladıKapıspor’dan AnlıŞanlıspor’lara kadar ne çok yolsuzluk çıkardılar ortaya. Küresel kumar düzeni’nin elimizden oyun’u almaya çalışmasının açık bir göstergesi tüm yaşananlar. Almanya’daki savcılar futbola St. Pauli ya da Livorno tribünlerinden bakıyor olabilirler mi? Sanmam; ama bizdeki her kademeden mahkemeye ilişkin biraz muhakeme karmaşamız var değil mi? Baksanıza DTP kapatıldı.

Ülkenin hassasiyetleri konusu yaklaşık 30 yıldır vitrinlerde. Bunu çözümlemek için sosyolog olmaya gerek yok. Kritik bir dönemeçte yedi kardeşin Reşadiye’deki 7 kardeşini öldürmesi; üç beş çocuğun ha töre gerekçesiyle ha önderlik kurgusuyla kızkardeşlerini yakması size ne düşündürtüyor? Parayı bastırıp maçı alan kadar; o paraya tamah edip maçı satan da günahkar değil mi? Ne olduğunu bile anlamaya fırsat bulamadığımız “Açılım”ın bize kapak olması niye ki?
Bu hafta içinde adında haber muştulayan ama bu haberi Türkleştireceğini önceden ihbar eden bir gazetede (HaberTürk) Beşiktaş kongre üyelelerinin listesi ve isimlere karşılık gelen satır boşluklarında bazı paraflar yayınlandı. Bu paraflardan bazılarının üç hilalli ocakların yöneticilerine ait olduğu ve bu kişilerin (pek çok Beşiktaş tribün liderinin ceza aldığı) Denizlispor maçının saldırganları olduğu çıktı ortaya. Bu resiler hem dışarıda hem de İnönü’de geziyorlar ve korkarım sadece Demirören’in saltanatında değil her saltanatta gözd olacak kadar “ikna edici”ler. Niye mi? Çünkü devir hiç olmadığı kadar onların devri. CHP’den AKP’ye kadar hazır birer iskemleleri var.

Skandal bu ya! Barca’nın 3 yıllığına sponsoru olan THY’nin pilotu ilk uçuşunda Barça’lı topçulara şu anonsu yapmaktan çekinmiyor: “Yaşasın özgür ve bağımsız Katalunya!” O takımda kaç Katalan var, bilen var mı? Bugünkü Türkiye Karması’nda kaç Kürt var, bilen var mı? Ama DTP kapatılabiliyor bu ülkede. İyi Kürt, kötü Kürt’lerden söz ediliyor. Yani iyi Kürt’lerin olabileceği peşinen kabul edilebiliyor; oysa ben iyi Türk arıyorum gazetelerde, televizyonlarda, statlarda… Diyarbakırspor’a ırkçı sloganlarla saldıran; takımını Beşiktaş maçına tekbirlerle gönderen güruhun, Bursaspor taraftarının sadece küçük bir bölümünü oluşturduğuna; iyi Bursalı’ların duruma el koyacaklarına inanıyorum. İyi Kürt – kötü Kürt varsa, iyi Türk – kötü Türk de olmalı öyle değil mi? Eğer DTP kapatılıyorsa MHP-CHP de kapatılabilir, öyle değil mi? Tekel ve Demiryolu işçilerine karşı terör uygulayan İyi Türk polisi ve bu terörü kınamadığı gibi, tam tersine öven AKP de kapatılsa anayasal bir sorun olur mu?

Yoksa yalan dünya! mı demeliyim? Herşey bomboş. Yolcu sarhoş, hancı mayhoş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Revivo ve Ashdod FC

Ahmet Orhan - 5 Haziran 2010 Yükü insani yardım ve 9 ölü olan Mavi Marmara, İsrail SAT komandoları tarafından limana çekilmeden önce Ashdod diye bir kentin adını hiç duymamıştım. O kentin Ashdod FC adında bir futbol takımı olduğunu ve Haim Revivo’nun, doğduğu bu kentin takımında, şimdi non-executive director olduğunu da hiç bilmiyordum. Bu sezon Maccabi Hayfa’nın 77 puanla şampiyon olarak tamamladığı ligde Ashdod, 43 puanla 6. sırada bitirdi. Sadece mavi renklere sahip olan kulübün içerdeki maçlarını sarı kırmızılı forma ile oynamaya başlamasını Revivo’nun kulüpteki varlığına bağlayanlar var. Ashdod takımı 27 kişilik kadrosunda Bosna Hersek, Hırvatistan, Uruguay, Rusya, Sırbistan, Kamerun, Etiyopya, Fransa ve Bulgaristan’dan oyuncular bulunduruyor. 2004-2005 yılında en parlak sezonunu yaşayan takım UEFA Kupası’na katılma hakkını elde etti. Toto kupasında ise finale kadar yükselseler de penaltı vuruşları sonucunda Slovenya takımına kaybettiler. Mustafa Denizli Fenerbahçe’deki kariyerin

Fevzi’nin kaleci kazağı ve bir veda

Ahmet Orhan - 2 Ekim 2010 28 Ekim 2001’de Beşiktaş, Denizlispor deplasmanına giderken dört galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetle ağır bir kriz sürecinde seyrediyordu. Daha bir hafta önce İnönü’de 2-0 öne geçtiği Galatasaray karşısında galibiyeti koruyamamış ve 2-2’ye tekabül eden tek puanla yetinmek zorunda kalmıştı. Kaleyi Fevzi Tuncay korumuştu. Denizli deplasmanında maçın henüz beşinci dakikasında bir hafta önce Galatasaray’dan yediği golün bir kopyasını yedi Fevzi. 21. dakika geldiğinde Fevzi, yandan gelen bir antrenman topunu iki eliyle tutup içeriye aldı: 2-0. O dakikalar, futbol izleyicisi olarak benim ve belki de tüm ülke futbolseverlerinin yüreklerini ezen sahnelere sahip oldu. Yaptığı hatanın faturasını kendisine kesmek isteyen Fevzi kafasını direklere vuruyordu. İkinci yarı Beşiktaş önce Bayram’ın sonra da İlhan Mansız’ın golleriyle eşitliği sağladı. Gol sevincini içine giydiği 22 numaralı Fevzi’nin kaleci kazağını göstererek yaşayan İlhan, hepimizin gözlerini

Sevgili Hrant Ağabey

Ahmet Orhan - 16 Ocak 2010 Üç yıl oldu, diyorlar. Doğrudur. Ala güvercin kanatlarını çırpıp göğe ağışının üçüncü yılı. Yokluğun hakkında konuşurken etnik meseleye dokunmayan birisini görsem, gidip öpesim geliyor. Ah bir görsem! Bu yüzden Türkiye ve Ermenistan karmalarının Erivan ve Bursa’daki maçlarından söz etmeyeceğim. Taksimspor formalı fotoğrafına bakıyorum arada sırada. Üç çubuklu formayla dimdik duruşunu seviyorum. Hani nasıl her bir dakika Türk olduğumu hatırlamıyor ve bunu kendime söylemiyorsam; senin Ermeniliğini de sürekli aklımda tutmuyorum. Ama yine de Taksimspor’un web sayfasında gezinirken şu satırlarda adını arıyorum: “Taksimspor, bünyesinde Lefter Küçükandoniadis, Garbis İstanbulluoglu, Varujan Arslanyan, Yervant Balci, Mehmet Özgül, Agop Yakar, Minas Asa ve Garo Hamamciyan gibi birçok sporcu yetiştirmiştir.” Kendimi avutuyorum sonra, sadece sporcuları yazmışlar “ünlü”leri de yazsalardı kesin senin adını da anarlardı. Sonra bir tokat gibi patlıyor suratımda bir adın yo