Ana içeriğe atla

AlKaraKartal'dan devam!

Fevzi’nin kaleci kazağı ve bir veda


Ahmet Orhan - 2 Ekim 2010 28 Ekim 2001’de Beşiktaş, Denizlispor deplasmanına giderken dört galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetle ağır bir kriz sürecinde seyrediyordu. Daha bir hafta önce İnönü’de 2-0 öne geçtiği Galatasaray karşısında galibiyeti koruyamamış ve 2-2’ye tekabül eden tek puanla yetinmek zorunda kalmıştı. Kaleyi Fevzi Tuncay korumuştu. Denizli deplasmanında maçın henüz beşinci dakikasında bir hafta önce Galatasaray’dan yediği golün bir kopyasını yedi Fevzi. 21. dakika geldiğinde Fevzi, yandan gelen bir antrenman topunu iki eliyle tutup içeriye aldı: 2-0. O dakikalar, futbol izleyicisi olarak benim ve belki de tüm ülke futbolseverlerinin yüreklerini ezen sahnelere sahip oldu. Yaptığı hatanın faturasını kendisine kesmek isteyen Fevzi kafasını direklere vuruyordu.

İkinci yarı Beşiktaş önce Bayram’ın sonra da İlhan Mansız’ın golleriyle eşitliği sağladı. Gol sevincini içine giydiği 22 numaralı Fevzi’nin kaleci kazağını göstererek yaşayan İlhan, hepimizin gözlerini yaşartıyordu. Devre arasında Fevzi’den yedek kazağını isteyen İlhan’ın golden sonra yaşadığı ve yaşattığı sevinç, kesinlikle bir futbolcu davranışıyla açıklanamazdı. İlhan o kazağı içine giydiğinde de golünü attıktan sonra formasını sıyırdığında da bir taraftar gibi davranıyordu: Takımının toparlanmasını isteyen bir taraftar gibi, yere düşen arkadaşını omuzlarından tutup kaldıran bir taraftar gibi.

Şeref Bey’e, Hakkı Baba’ya ve hatta Metin-Ali-Feyyaz günlerinin centilmenlik dersi verilen parlak günlerine gitmeye hiç gerek yok. Süeyman Seba’nın bir kupa finali sonrası Trabzonspor hocasından ‘çocuklar’ın çoşku dolu kutlamaları için özür dilediği günlere de gitmeye gerek yok. Beşiktaş tarihinin çok yakın sayfalarında da vefa, dayanışma ve saygı örneklerine rastlıyoruz.
Fevzi iki sezon önce bir Galatasaray maçında kendisine gelen geri pası ayağının altından kaçırarak belki de Beşiktaş’ı şampiyonluktan mahrum bırakmıştı. O dönemde de kurulan engizisyon mahkemesi Fevzi’nin hayatının kayması için elinden geleni yapmıştı. Şunu söylemekten çekinmiyorum, hiçbir “başarı” bir insanın travmatik çöküşü karşısında yeğ tutulamaz. Asıl olan insandır, hayattır. Geleceği çok parlak bir kalecinin tek bir pozisyon sonrasında katranlanıp tüye bulanması vicdanın kabul edebileceği bir ceza değildir.

Süleyman Seba Beşiktaş başkanlığını bıraktığında 20 yaşında olan bir Beşiktaş taraftarı şimdi 40 yaşına gelmiş bulunuyor. Yani artık tribünlerde sesi daha az çıkan; ancak ağabeylik mertebesine erişmiş bir grup insan var tribünlerde. Oysa ağabeylik müessesinden bihaber pek çok genç taraftardan söz etmek mümkün bugün. Tedrisat önemlidir. Ne yapılsa iyi oluru göstermez tedrisat, neyin yapılmaması konusunda bir ön fikir verir. Buna uyup uymamak elbette gençlere kalmıştır.

Bir önceki hafta sonunda oynanan Beşiktaş-Antalyaspor maçında Beşiktaş taraftarı çok kötü bir sınav verdi. Maçın 68. dakikasında büyük hatasını Hilbert’in desteğiyle süsleyen Hakan Arıkan kalesinde öyle bir gol gördü ki, rahat giden maç bir anda gerilim filmine döndü. Bu gerilim sahneleri içerisinde sevinmek için sevmeyen Beşiktaş taraftarı referandum sonuçlarına benzeyen bir oranda tepki göstermeye başladı. Runje için yapılan tezahüratı da hatırlamak lazım. İlk haftalarda formsuz olan Runje, haftalar ilerledikçe güven veren bir profil çizmiş, sonrasında kendisini tribünlere çağıran taraftara, dik bir duruş sergileyerek, yüz vermemişti. Çünkü başarısız döneminde dalga geçtiği tezahürat da sonra tribünlere çağırdığı tezahürat da aynıydı taraftarların: “Runjeeeee Runjeeee!”. Geçen hafta da tribünlerin yarıdan biraz fazlası Hakan Arıkan’ı yuhalıyor, yarısından biraz azı ise Hakan Arıkan’a sahip çıkmaya çalışıyordu. Maçın sonraki bölümü, Beşiktaş ikinci golü bulana dek, tribünlerin tepkisi altında bir gerilim filmi gibi geçiyordu.

Alt bilinç, Liverpool hezimetinin bütün faturasını Hakan Arıkan’a kesmiş belli ki. Geçen yıl oynanan Trabzonspor maçında tarihsel bir hezimeti tek başına önleyen kalecinin kim olduğunu unutmuş bir Beşiktaş tribünü. Rüştü-Hakan denkleminde oyunu her zaman Hakan’dan yana kullanan ve hiçbir zaman seçiminden mutsuz olmamış Beşiktaş tribünü. Belli ki, Guti ve Quaresma transferleriyle beklentiyi yükselten Beşiktaş yönetimi herhangi bir halkla ilişkiler çalışması yapmamış, taraftarını olası bir başarısızlık durumu için hazırlamamıştı (zaten hangi kulüp yönetimi yapıyor ki bunu?). Mutlak bir başarı koşullamasıyla yüklenen taraftar, en ufak bir kriz anında çileden çıkmış ve sadece Beşiktaş’ın değil Türkiye’nin de ilk üç kalecisinden birini linç etme gayretine girmişti. Oysa geçtiğimiz Perşembe âkşamı Rapid Vien maçının son dakikalarında kafa göz demeden iki seri pozisyonda golü “tokatlayan” Hakan Arıkan’ın performansı hekesi utandırmaya yeter nitelikteydi.

“Bu hakemlerle bu lig bitmez!”tekerlemesini evirip, “bu taraftarlarla bu lig bitse ne, bitmese ne!” serzenişine çevirmek mümkün.

***

Bu aslında bir veda yazısı. Beşiktaş tribünlerinin başarı ya da başarısızlık karşısında gösterdiği tepkiyi nasıl hazmedemiyorsam, referandum süreci sonrası sosyalist solda yaşanan tartışmaları da çok hazmedemiyorum. Senin işin futbol değil mi, sana ne referandumdan, tartışmadan gibi bir eleştiriyle karşılaşma pahasına bugün BirGün’e yazdığım son yazı olacak bu. Kimi zaman hayat sizi kabuğunuza çekilip başta kendiniz olmak üzere hayatı, ilişkilerinizi sorgulamaya zorlar. Bu da öyle zamanlardan biri.

Yaklaşık bir yıldır sürdürdüğüm bu köşeden istediğim her şeyi söyledim. Kimse beni engellemedi. Sosyalist kültürün sonsuz hoşgörü ayrıcalığını sonuna kadar yaşadım. Başta Cem Çobanlı olmak üzere İlker Yaşar ve Kemal Ilıkkan’a ve her türlü zorluğa karşın dizgide, dağıtımda çalışan arkadaşlara çok teşekkür ederim. Yolun açık olsun BirGün.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Revivo ve Ashdod FC

Ahmet Orhan - 5 Haziran 2010 Yükü insani yardım ve 9 ölü olan Mavi Marmara, İsrail SAT komandoları tarafından limana çekilmeden önce Ashdod diye bir kentin adını hiç duymamıştım. O kentin Ashdod FC adında bir futbol takımı olduğunu ve Haim Revivo’nun, doğduğu bu kentin takımında, şimdi non-executive director olduğunu da hiç bilmiyordum. Bu sezon Maccabi Hayfa’nın 77 puanla şampiyon olarak tamamladığı ligde Ashdod, 43 puanla 6. sırada bitirdi. Sadece mavi renklere sahip olan kulübün içerdeki maçlarını sarı kırmızılı forma ile oynamaya başlamasını Revivo’nun kulüpteki varlığına bağlayanlar var. Ashdod takımı 27 kişilik kadrosunda Bosna Hersek, Hırvatistan, Uruguay, Rusya, Sırbistan, Kamerun, Etiyopya, Fransa ve Bulgaristan’dan oyuncular bulunduruyor. 2004-2005 yılında en parlak sezonunu yaşayan takım UEFA Kupası’na katılma hakkını elde etti. Toto kupasında ise finale kadar yükselseler de penaltı vuruşları sonucunda Slovenya takımına kaybettiler. Mustafa Denizli Fenerbahçe’deki kariyerin

Özür Dilemeyi Bilmek

Ahmet Orhan - 26.12.2009 Geçen hafta İstanbul müthiş bir eylemle çalkalandı. Aslında çalkalanması gerekirdi; ama bir iki plaza gazetesi iç sayfadan gördü ve geçildi bu eylem. Özü itibariyle 40 yaşlarında bir erkek, sevgilisinin kendisini terk etmesindeki hatalarını affettirmek için kendisini cezalandırarak Cevizlibağ Metrobüs durağında bir buçuk saat boyunca elinde “bir kadının onurunu kırdım, bütün kadınlardan özür dilerim” yazan bir pankart taşıdı. 40 yıl bekleyip bulduğu, görür görmez “işte bu” dediği bir aşkı kaybetmesinin nedenini şöyle açıklıyordu eylemci: “erkek öğretisi gereği sevgilimi sahiplendim ve olmayacak hatalar yaptım. O kadar yukarılara çıkardım ki onu benim yüzümden aşağılara düştü. Ve kadınlar o kadar onurlu ki düşerken hiçbir yerinden tutamazsınız. Tuttuğunuz yer elinizde kalıyor, kırılıp dökülüyor”. Bu açıklamayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Bu eylemci arkadaşı kara kamunun gözünden dilinden esirgemek, saklayıp kollamak istedim. Bunca etkilendikten s