Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AlKaraKartal'dan devam!

İki Altınsay’dan bir aday çıkamıyorsa

Ahmet Orhan - 30 Ocak 2010 Bugünlerde Beşiktaşlıların sıkıntısı, takımın kötü sonuçlar almasından çok; yarın yapılacak başkanlık seçimi gibi görünüyor. Pek çok Beşiktaşlının iki cami arasında binamaz kaldığını, bu nedenle gidip gidip aralarındaki meyhanelerde demlendiğini söylemek yanlış olmasa gerek. Eğer bu seçimleri de Demirören Grubu kazanacak olursa Beşiktaş taraftarının bundan sorumlu tutacağı iki camia var; Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri. Bu iki takım geçen yıl gösterdikleri kötü performans yüzünden neredeyse tarihin en başarısız başkanlarından birisini iki kupayla onurlandırarak ezeli rakiplerine yapabilecekleri en büyük kötülüğü yaptılar. Edip Cansever bir üvey annenin fenalığını anlatmak için söyler ya: “Çocukken vururdu, kanatırdı, ezerdi / Bu kez de / Anladım severekten / Okşayaraktan yapmak istedi aynı şeyi.” Son açıklamalarına bakacak olursak Demirören, başkanlık değil liderlik yapacağını duyurmuş. Geçen yıl kazanılan iki kupanın ardından Mustafa Denizli bir mağlubi

Elvan’ın Pabuçları

Ahmet Orhan - 23 Ocak 2010 Elvan’ın Etiyopyalı rakibine verdiği o pabuçlar varya; keşke Elvan bir güzellik yapıp onları İbrahim Kaş’a hediye etse. Kaş da, bu pabuçları klüp binasında Demirören’in odasının kapısına asıverse. O iki küçük pabuç (fair play saçmalığına kanmayalım) spor üzerine, rekabet üzerine, dayanışma üzerine o kadar çok şey anlatıyor ki… Bilmeyen duymayan için hafta içi bu sayfada yayınlanan bir haberi tekrarlayalım: “Dünya Fair Play Konseyi (CIFP), Etiyopya asıllı Türkiyeli atlet Elvan Abeylegesse'yi, "Davranış" dalında oybirliği ile fair play dünyasının en büyük ödülüne layık buldu.” Niye? Çünkü Elvan geçen yaz koşulan bir yarışta ayakkabılarını otelde unutan rakibine yedek ayakkabılarını vererek yarışa katılabilmesini sağlamış (bunu şimdi öğreniyor olmamız da tuhaf ya). O rakip de Elvan’ın sakatlanarak terk etmek zorunda kaldığı yarışı ikinci olarak tamamlamış. Bu pabuçlar bize çok yabancı. İbrahim Kaş Büyükşehir Belediye maçında Gökhan’a kroşe çakarke

Sevgili Hrant Ağabey

Ahmet Orhan - 16 Ocak 2010 Üç yıl oldu, diyorlar. Doğrudur. Ala güvercin kanatlarını çırpıp göğe ağışının üçüncü yılı. Yokluğun hakkında konuşurken etnik meseleye dokunmayan birisini görsem, gidip öpesim geliyor. Ah bir görsem! Bu yüzden Türkiye ve Ermenistan karmalarının Erivan ve Bursa’daki maçlarından söz etmeyeceğim. Taksimspor formalı fotoğrafına bakıyorum arada sırada. Üç çubuklu formayla dimdik duruşunu seviyorum. Hani nasıl her bir dakika Türk olduğumu hatırlamıyor ve bunu kendime söylemiyorsam; senin Ermeniliğini de sürekli aklımda tutmuyorum. Ama yine de Taksimspor’un web sayfasında gezinirken şu satırlarda adını arıyorum: “Taksimspor, bünyesinde Lefter Küçükandoniadis, Garbis İstanbulluoglu, Varujan Arslanyan, Yervant Balci, Mehmet Özgül, Agop Yakar, Minas Asa ve Garo Hamamciyan gibi birçok sporcu yetiştirmiştir.” Kendimi avutuyorum sonra, sadece sporcuları yazmışlar “ünlü”leri de yazsalardı kesin senin adını da anarlardı. Sonra bir tokat gibi patlıyor suratımda bir adın yo

Sponsorlar ve Kumarbazlar

Ahmet Orhan - 9 Ocak 2010 Salah Birsel, bazı kötü insanları anlatmak için yaklaşık şöyle bir şaheser cümle kurmuştu: “(onlar) durgunluk zamanlarında kurbağa bokları gibi üstüste yapışarak suyun yüzeyine ulaşır ve nefes alılar. Bu durumdan da hiç şikâyetçi değillerdir.” Şu adına lig dediğimiz cadı kazanı biraz daha başlamazsa, korkarım, aşağıdaki gibi konularda dönüp duracağım. Şimdi Alman savcılar iş başında ya; şurda şike var, burda maniplasyon var diyerek bir sürü organize küresel kumar işlerini açığa vuruyorlar hani. Biraz yakından bakınca suçlananlar arasında bahtsız bedeviler olduğunu da görüyoruz. Örneğin hakem dâhil 60 bin avro isteyen bir aracı nihayetinde 40 bine razı oluyor amma velâkin, ilgili maç ile ilgilenen birden fazla çete olduğundan örneğimizdeki aracı küresel ağa babalarına ve hinterlandına para kazandıramıyor. Buna rağmen Alman savcıların soruşturmasına konu olmaktan da kurtulamıyor elbette. Dünya futbol tarihinde şike (şimdilerde maniplasyon diyorlar) hep olmuştur

2016’da Misak-ı Milli Garantisi Veremiyoruz

Ahmet Orhan - 02.01.2010 Geride bıraktığımız haftanın en önemli konusu futbol federasyonumuzun 2016 Avrupa Şampiyonası’nın ev sahipliğine talip olmasıydı. Böyle olur, futbola ara verilen zamanlarda bu tür masa başı etkinlikleri gündeme yerleşir. Futbolsuzluktan tansiyonu düşen bir kısım müptela da çaresiz, ilgilenir spor sayfalarına düşen bu kuru sıkı haberlerle. Her şampiyonanın ve her olimpiyatın yılmaz adayı ülkemiz, bu sefer de 2016’da Avrupalıları evimize davet etmek istediğini bildirecek UEFA’ya. Fakat misafirler biraz müşkülpesent ve nanemolla olduğu için UEFA bazı ölçütler koyuyor. Maçları hangi şehirlerde oynatacaksın, bu şehirlerin ulaşım durumları nedir, barınma kapasiteleri yeterli mi, bar-pub-disko durumları nasıl vb. pek çok soruyu yanıtlaması gerekiyor adayların. İşte bu soruları yanıtlayabilmek için bizim federasyonun önünde iki seçenek vardı, bunlardan birincisi turnuvayı ülkeye eşit oranda yayıp önündeki altı yılı bu bölgelerin kalkınması için bir fırsat olarak görme

Özür Dilemeyi Bilmek

Ahmet Orhan - 26.12.2009 Geçen hafta İstanbul müthiş bir eylemle çalkalandı. Aslında çalkalanması gerekirdi; ama bir iki plaza gazetesi iç sayfadan gördü ve geçildi bu eylem. Özü itibariyle 40 yaşlarında bir erkek, sevgilisinin kendisini terk etmesindeki hatalarını affettirmek için kendisini cezalandırarak Cevizlibağ Metrobüs durağında bir buçuk saat boyunca elinde “bir kadının onurunu kırdım, bütün kadınlardan özür dilerim” yazan bir pankart taşıdı. 40 yıl bekleyip bulduğu, görür görmez “işte bu” dediği bir aşkı kaybetmesinin nedenini şöyle açıklıyordu eylemci: “erkek öğretisi gereği sevgilimi sahiplendim ve olmayacak hatalar yaptım. O kadar yukarılara çıkardım ki onu benim yüzümden aşağılara düştü. Ve kadınlar o kadar onurlu ki düşerken hiçbir yerinden tutamazsınız. Tuttuğunuz yer elinizde kalıyor, kırılıp dökülüyor”. Bu açıklamayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Bu eylemci arkadaşı kara kamunun gözünden dilinden esirgemek, saklayıp kollamak istedim. Bunca etkilendikten s

Yalan Dünya

Ahmet Orhan - 19.12.2009 Aslında Nihat’ı yazacaktım. Beşiktaş’ın gereksinim duyduğu “brave heart” Nihat olabilir mi ve benzeri bazı sorular soracak ve yanıtı bulabilmek için tatlı tatlı debelenecektim. Ama bu yazıyı yazamıyorum. Çünkü DTP kapatıldı. Dünya Basketbol Şampiyonası’na bu yıl Anadolu ev sahipliği yapacak. Eleme maçları Kayseri’de, finaller Ankara’da oynanacak. Bu tür organizasyonları hep Türkiye’nin tanıtımına yoran bir takım pragmatist reklamsever için söylemek isterim: Turnuva için maskot olarak seçtiğiniz Van Kedisi yerine Kalaşnikoflu Esnaf, Türkiye’nin tanıtımı konusunda 2-0 önde. Çünkü DTP kapatıldı. Birileri Dolapdere’de birilerinin eline “kurusıkı” ve 500 lira veriyor ve ekliyor “esmer vatandaşları görünce sık”. Oysa sıkacak olan da esmer. Ve bu esmer bir trajediyi gündelik dilde ifade ediyor “500 lira ver, istediğine sıkayım!”. Dolapdere Ergenekon’un ikinci kez labaratuvarı olarak kullanılıyor. Çünkü DTP kapatıldı. Almanya savcıları kimdir, ne yer, ne içer hangi ko

Burada Futbol Mart’ta Başlar

Ahmet Orhan - 12.12.2009 Yüzünde o müstehzi gülümseme, kırık dökük Türkçesiyle diyor ki , “CSK – Beşiktaş kardeşlik maçı!”. Önce anlamıyorum karşımdaki İngiliz’in ne demek istediğini; ama o devam ediyor “Avrupa’da futbol mart ayında başlar, ondan öncesinde kardeş kardeş oynarlar”. Birkaç kez gıcık oluyorum kendisine. Doğru söylediği için, 4 büyükten birisini değil de Sunderland’ı tuttuğu için, doğru söylediği için, dalga geçtiği için, doğru söylediği için, bir gece önce Beşiktaş 2-1 yenildiği için, doğru söylediği için… O günün akşamına radyoda bir konuşma, “Beşiktaş beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Bu gruptan çıkmalıydı. En azından bir Avrupa Ligi değil mi ama. Hele şu CSK’nın çıktığını düşündükçe…” Bu sefer gıcık olmuyorum, Türkçe ya! Hadi canım, diyesim var. Sanki Beşiktaş Avrupa Ligi ölçüsünde top oynadı mı 6 maçlık seride. Turnuva başlarken 3 puan hakkınvar, hangi takımdan almak istersin diye sorsalar herkes, aman Manu olmasın da, demez miydi? Gel gör ki, oynattığı futbol kada