Ana içeriğe atla

AlKaraKartal'dan devam!

Yeşil Çayır Saksısını Kıran İhtilalciler

İtaat Edilecek Değil Selamlanacak Şampiyon


Ahmet Orhan - 18 Mayıs 2010 34 haftalık bir maratonun sonunda paranın, süksenin, endüstriyel durumların, tehdidin işe yaramayabileceğini gördük. Bursaspor, rakiplerinin tek bir futbolcusunun maliyetini ancak bulan bir bütçeyle şampiyon olmayı başardı. Bu şampiyonluk, Trabzonspor’un 1975-1976 sezonunda kazandığı ilk şampiyonluktan biraz daha manidar. Çünkü Trabzonspor’un şampiyon olduğu yılların tersine 2010 yılı endüstriyel futbolun, zengin olmayan kulüplerin üzerine çok daha ağır bir biçimde çullandığı bir yıldı. Bu nedenle Bursaspor’a şapka çıkartıp selamlamak gerekiyor. Bugüne kadar gördüğümüz 3 büyüklerin şampiyonluklarında bize hep paranın satın alma gücüne itaat etmemiz emrediliyordu. İlk kez endüstrinin yenildiği, “arkadaşlığın” sisteme galebe çaldığı bir şampiyonluk yaşadık.

Bu şampiyonluğun mimarlarına bakacak olursak, öncelikle Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’tayken yapmasına izin verilmeyen ne varsa; onları yapmasına olanak tanıyan Bursaspor yönetimini kutlamak gerekiyor. Sonra Ertuğrul Hoca’ya bir “aşk olsun çocuk” borcumuz var. Ardından futbolcuları kutlamak gerekiyor. Son olarak Bursaspor taraftarına bir teşekkür etmek isterdik ama ligin 7. Haftasında Diyarbakırspor maçındaki ırkçı tavır, şimdilik bu teşekkürü askıya almamıza neden oluyor. Biliyorum ki Bursaspor’u destekleyen ve halkların kardeşliğine inanan on binlerce taraftar var. Ama o gün maalesef kötülüğün sesi yüksek çıktı ve bu güzel şampiyonluğun tek kara noktası oldu.

Geçtiğimiz yıllara oranla Gençlerbirliği ve Galatasaray’a kaybedilen puanlara rağmen mücadeleyi bırakmadılar ve cüretkâr bir hevesle şampiyonluğu kovaladılar. 2-1’lik Kasımpaşa galibiyetiyle başladıkları ligi, yine 2-1’lik Beşiktaş galibiyetiyle tamamladılar. Süreç içerisin de Eskişehirspor’a yenildiler, Trabzonspor’la berabere kaldılar derken sessiz sedasız zirveye ortak oldular hep. 13 Eylül’de kendi evlerinde Fenerbahçe’ye 1-0 kaybettiklerinde herkes Bursaspor’un şanssızlığını konuşuyordu. Ama 14. Haftada Galatasaray’ı 1-0 yenerek “varım” dedi, Bursaspor. Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi deplasmanda 2-3’lük skorlarla geçtiklerinde zirveye şakadan değil gerçekten talip olduklarını gösterdiler. Geçen sezon son haftalara lider giren Sivasspor’un “ben oldum”cu hocasının ve başkanının aksine Bursa’da bir itidal ve sabır vardı. Hatta son haftaya girerken ikinciliği kabul etmiş ve bunun bile büyük bir başarı olduğuna ikna olmuşlardı. İşte bu tevekkül halidir ki Bursa’yı sezonun ihtilâlcısı yapmaya yetti.

İşte bu noktada İslam Çupi’nin 18 Mayıs 1966’da yazdığı bir yazıyı yeniden anmak gerekiyor. “Dört tane snobun ayak kırmak için kayak alanı olarak kullandığı Bursa, Bursaspor’un şahsında en pırıl pırıl dişlerini gösteriyor.” Akşam Gazetesi’nde yayınlanan “Anadolu Futbolu Başkladırıyor” adlı yazısını şöyle bitiriyor: “Bu uzak dostlar bir gün gelecekler. Bir mavi bin liraya koşan nazeninleri alıp bir kenara atmak için, tribünlerinden başka büyüklüğü kalmamış o aristokrat sahalara gelecekler. O zaman bu ihtiyar saksı futbolunu bulamayacağız.” 54 yıl sonra biz yine Çupi’nin öngörüsünün peşinde bizi bu skası futbolundan kurtarmak için attığı dev adımdan dolayı Bursaspor’u kutluyoruz.

Ertuğrul Sağlam


1969 yılında Karadeniz Ereğli’sinde doğan Ertuğrul Sağlam, Ereğli erdem,rspor’un altyapısında futbola başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi metalürji mühendisliğini kazandığı yıl Fenerbahçe genç takımına transfer olan Sağlam, Spor Akademisini bitirerek aynı bölümde master derecesi elde etti. İlk olarak Antep’te profesyonel hayata adım atan Sağlam, 5 yıl oynayacağı Samsunspor’a transfer oldu. 1994-1995 sezonunda Beşiktaş’a imza attı ve 6 yıl oynayacağı Beşiktaş’ta 167 maçta 103 gole imza attı. John Benjamin Toshack döneminde defansta oynaması, futbolun iki yönünü de iyi tanımasını sağladı. Gözyaşları içerisinde Beşiktaş’tan Samsunspor’a transfer oldu ve futbol hayatını burada noktaladıktan sonra ilk teknik direktörlüğünü de Samsunspor’un başında gerçekleştirdi. Bir yıl sonra Kayserispor’un başına geçen Sağlam burada şampiyonlar Ligi’nin resmi dergisi olan Champions’da gelecek vaat eden 20 teknik direktör arasında yer aldı. 1997’de Beşiktaş’ın başına geçmesiyle belki de hayatının en sıkıntılı günlerine adım atmış oldu. Bir yandan Liverpool’a karşı 8-0’lık mağlubiyet, öte yandan Beşiktaş’taki bitmeyen ayak oyunları Ekim 2008’de onu istifaya götürdü.2009 yılı Ocak ayında Bursaspor’la anlaştı ve bir buçuk yıl sonra Bursaspor’u tarihinde ilk kez şampiyonlukla taçlandırdı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fevzi’nin kaleci kazağı ve bir veda

Ahmet Orhan - 2 Ekim 2010 28 Ekim 2001’de Beşiktaş, Denizlispor deplasmanına giderken dört galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetle ağır bir kriz sürecinde seyrediyordu. Daha bir hafta önce İnönü’de 2-0 öne geçtiği Galatasaray karşısında galibiyeti koruyamamış ve 2-2’ye tekabül eden tek puanla yetinmek zorunda kalmıştı. Kaleyi Fevzi Tuncay korumuştu. Denizli deplasmanında maçın henüz beşinci dakikasında bir hafta önce Galatasaray’dan yediği golün bir kopyasını yedi Fevzi. 21. dakika geldiğinde Fevzi, yandan gelen bir antrenman topunu iki eliyle tutup içeriye aldı: 2-0. O dakikalar, futbol izleyicisi olarak benim ve belki de tüm ülke futbolseverlerinin yüreklerini ezen sahnelere sahip oldu. Yaptığı hatanın faturasını kendisine kesmek isteyen Fevzi kafasını direklere vuruyordu. İkinci yarı Beşiktaş önce Bayram’ın sonra da İlhan Mansız’ın golleriyle eşitliği sağladı. Gol sevincini içine giydiği 22 numaralı Fevzi’nin kaleci kazağını göstererek yaşayan İlhan, hepimizin gözlerini...

Futbolun Doğruları ve Delegasyon

Ahmet Orhan - 28 Ağustos 2010 Geçen hafta Beşiktaş ve Galatasaray’ın yenilgileri üzerine yeniden o bildik tartışma başladı. Yabancı teknik direktörler Türkiye’yi tanımıyor. Başarısız sonuçların faturası böylelikle “yabancı” hocalara kesilmiş oldu. Avrupa’nın beşinci büyük ligi olma iddiasındaki Spor Toto Süper Ligi’nin hala tanınmayı talep ediyor olmasındaki çelişki kimsenin dikkatini çekmiyor. Hem beşinci büyük olmayı hem de tanınmayı talep edenler, farkında olmadan ya ülkeye getirilen teknik adamların sadece 4 büyük ligi izleyebilme kapasitesine sahip olduklarını ya dördüncü ile beşinci arasındaki farkın ciddi bir uçurum olduğunu ya da Avrupa’nın sadece dört büyük ligden oluştuğunu, beşincisinin yalan olduğunu gizliden kabul etmiş oluyor. Her ligin kendi yerel farklılıklarının önemli olduğunu kabul etmekle birlikte futbolun doğrularının da hakkını teslim etmek gerekiyor. Beşiktaş-İBB Spor maçının başından sonuna ev sahibi takımın üstün bir maç çıkardığını söylemek yanlış olmaz. Bele...

Özür Dilemeyi Bilmek

Ahmet Orhan - 26.12.2009 Geçen hafta İstanbul müthiş bir eylemle çalkalandı. Aslında çalkalanması gerekirdi; ama bir iki plaza gazetesi iç sayfadan gördü ve geçildi bu eylem. Özü itibariyle 40 yaşlarında bir erkek, sevgilisinin kendisini terk etmesindeki hatalarını affettirmek için kendisini cezalandırarak Cevizlibağ Metrobüs durağında bir buçuk saat boyunca elinde “bir kadının onurunu kırdım, bütün kadınlardan özür dilerim” yazan bir pankart taşıdı. 40 yıl bekleyip bulduğu, görür görmez “işte bu” dediği bir aşkı kaybetmesinin nedenini şöyle açıklıyordu eylemci: “erkek öğretisi gereği sevgilimi sahiplendim ve olmayacak hatalar yaptım. O kadar yukarılara çıkardım ki onu benim yüzümden aşağılara düştü. Ve kadınlar o kadar onurlu ki düşerken hiçbir yerinden tutamazsınız. Tuttuğunuz yer elinizde kalıyor, kırılıp dökülüyor”. Bu açıklamayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Bu eylemci arkadaşı kara kamunun gözünden dilinden esirgemek, saklayıp kollamak istedim. Bunca etkilendikten s...