Ana içeriğe atla

AlKaraKartal'dan devam!

Özhan Canaydın ve börtü böcek

Ahmet Orhan - 27 Mart 2010 Bahar geliyor. Daha doğrusu gelir gibi yapıp sonra birden, tatsız bir şakayla kışlıkların arafta kalma süresini uzatıyor. Üst üste dört maç kazanıp sonra kendi evinde puan kaybeden üç büyüklere benziyor havalar. Şampiyonluk düğümünün çözüleceği hafta ile ilgili tahminler revize edilip duruyor. Tıpkı kışlıkları kaldırma kararının ertelenip durması gibi. Her yıl aynı şey yaşansa da sıcakların gelmesi de şampiyonun belli olması da aynı sabırsızlıkla bekleniyor.

İstanbul-Bursa hattı, şampiyonluk bekleyen gözleri buluşturan güzergâh oldu bu yıl. Hafta içi bir başka buluşma noktası da Organize Sanayi Camisiydi. Özhan Canaydın’ın kaybı, Bertolt Brecht’in Galileo adlı oyununu hatırlattı bana. Galileo’yu döneklikle suçlayan öğrencisi Engizisyon çıkışında hocasına öfkeyle bakar ve “ne yazık!” der “çağımız gereksindiği kahramandan yoksun!” Galileo’nun yanıtı çok nettir, “ne yazık, çağımız hala bir kahraman gereksiniyor.”

Ne yazık ki, hala kahramanlar gereksinen bir çağda sahneye sadece bir insan olarak çıkan Canaydın, şoven ve saldırgan aktörlerden rol çalamadı. Baronların tahakkümünde itilip kakılmaya alışmış futbol camiamızın tahammül sınırlarının çok ötesinde kaldı Özhan Başkan. Dönemin taraftar yorumlarını hızlıca tararsanız, gözünüze en çok çarpan yorumun, kulübün çıkarlarının yeterince savunulamadığı eleştirisi olduğunu görürsünüz. Ne kadar ironik değil mi? 17 takımlı üst ligimizde yer alan diğer 14 takım, ligin tamamen “büyük”ler tarafından domine edildiğini söyleye geldiler yıllarca. Oysa bir grup taraftar ligin diğer takımlarını yok sayıp sadece bir “büyük” karşısında haklarının zayii olduğunu iddia ediyorlardı. Hafta içinde 30 bin Fenerbahçeli ayakta alkışlayarak andı Canaydın’ı. Tarihi 6-0’lık yenilgide her golden sonra rakibini alkışlayan başkan, gol başına 5 bin alkışla aldı karşılığını.

“Başkan Bombaladı”, “Başkandan Ağır Suçlama”, “Başkan Açtı Ağzını Yumdu Gözünü” manşetlerinin baş aktörleri olan baronlara âşık bir kısım taraftarın, Canaydın’ın alkışları altında o gün değilse bile bugün ezildiğini söylemek yanlış olur mu? Tıpkı bugün efsane başkanı Seba’yı mumla arayan Beşiktaş taraftarının ezildiği gibi.

Bahar geliyor. Börtü böcek saracak yine her yanımızı.

Hafta içinde yaşanan bir başka gelişme de Sarıyer Savcılığı’nın küresel kumar organizasyonlarının Türkiye ayağına el atmasıydı. İskambilden kulenin bir kartını titretti savcılık. Fatih Akyel, Recep Öztürk ve arkadaşlarının suçlu olup olmadıklarını bilemeyiz. Ancak dokunulan kartın peşinden tir tir titrediğini düşündüğüm bir grup futbol eskisinin, şimdi kimi suçlu ilan edip kimi aklayacağını merakla bekliyorum.

Bahar geliyor. Önce kışlıkları kaldıracağız, sonra bir bahar temizliği bekliyor evimizi. Dip bucak süpürüp sileceğiz her yeri. Karşımıza çıkması muhtemel börtü böceği incitmeden bir kibrit kutusuna koyup, evimizin dışında bir yaşam alanına bırakacağız. Onlarla yaşamak istemiyoruz; ancak her birini gördüğümüz yerde ezmeyi de hak göremeyiz kendimize.

Rahat uyu başkan. Sen de titresen ve kendine gelsen ya, ey camia.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fevzi’nin kaleci kazağı ve bir veda

Ahmet Orhan - 2 Ekim 2010 28 Ekim 2001’de Beşiktaş, Denizlispor deplasmanına giderken dört galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetle ağır bir kriz sürecinde seyrediyordu. Daha bir hafta önce İnönü’de 2-0 öne geçtiği Galatasaray karşısında galibiyeti koruyamamış ve 2-2’ye tekabül eden tek puanla yetinmek zorunda kalmıştı. Kaleyi Fevzi Tuncay korumuştu. Denizli deplasmanında maçın henüz beşinci dakikasında bir hafta önce Galatasaray’dan yediği golün bir kopyasını yedi Fevzi. 21. dakika geldiğinde Fevzi, yandan gelen bir antrenman topunu iki eliyle tutup içeriye aldı: 2-0. O dakikalar, futbol izleyicisi olarak benim ve belki de tüm ülke futbolseverlerinin yüreklerini ezen sahnelere sahip oldu. Yaptığı hatanın faturasını kendisine kesmek isteyen Fevzi kafasını direklere vuruyordu. İkinci yarı Beşiktaş önce Bayram’ın sonra da İlhan Mansız’ın golleriyle eşitliği sağladı. Gol sevincini içine giydiği 22 numaralı Fevzi’nin kaleci kazağını göstererek yaşayan İlhan, hepimizin gözlerini...

Futbolun Doğruları ve Delegasyon

Ahmet Orhan - 28 Ağustos 2010 Geçen hafta Beşiktaş ve Galatasaray’ın yenilgileri üzerine yeniden o bildik tartışma başladı. Yabancı teknik direktörler Türkiye’yi tanımıyor. Başarısız sonuçların faturası böylelikle “yabancı” hocalara kesilmiş oldu. Avrupa’nın beşinci büyük ligi olma iddiasındaki Spor Toto Süper Ligi’nin hala tanınmayı talep ediyor olmasındaki çelişki kimsenin dikkatini çekmiyor. Hem beşinci büyük olmayı hem de tanınmayı talep edenler, farkında olmadan ya ülkeye getirilen teknik adamların sadece 4 büyük ligi izleyebilme kapasitesine sahip olduklarını ya dördüncü ile beşinci arasındaki farkın ciddi bir uçurum olduğunu ya da Avrupa’nın sadece dört büyük ligden oluştuğunu, beşincisinin yalan olduğunu gizliden kabul etmiş oluyor. Her ligin kendi yerel farklılıklarının önemli olduğunu kabul etmekle birlikte futbolun doğrularının da hakkını teslim etmek gerekiyor. Beşiktaş-İBB Spor maçının başından sonuna ev sahibi takımın üstün bir maç çıkardığını söylemek yanlış olmaz. Bele...

Özür Dilemeyi Bilmek

Ahmet Orhan - 26.12.2009 Geçen hafta İstanbul müthiş bir eylemle çalkalandı. Aslında çalkalanması gerekirdi; ama bir iki plaza gazetesi iç sayfadan gördü ve geçildi bu eylem. Özü itibariyle 40 yaşlarında bir erkek, sevgilisinin kendisini terk etmesindeki hatalarını affettirmek için kendisini cezalandırarak Cevizlibağ Metrobüs durağında bir buçuk saat boyunca elinde “bir kadının onurunu kırdım, bütün kadınlardan özür dilerim” yazan bir pankart taşıdı. 40 yıl bekleyip bulduğu, görür görmez “işte bu” dediği bir aşkı kaybetmesinin nedenini şöyle açıklıyordu eylemci: “erkek öğretisi gereği sevgilimi sahiplendim ve olmayacak hatalar yaptım. O kadar yukarılara çıkardım ki onu benim yüzümden aşağılara düştü. Ve kadınlar o kadar onurlu ki düşerken hiçbir yerinden tutamazsınız. Tuttuğunuz yer elinizde kalıyor, kırılıp dökülüyor”. Bu açıklamayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Bu eylemci arkadaşı kara kamunun gözünden dilinden esirgemek, saklayıp kollamak istedim. Bunca etkilendikten s...