Ana içeriğe atla

AlKaraKartal'dan devam!

İskambilden bir kule

Ahmet Orhan - 6 Mart 2010 Amerika’da geçen ay zenginlerin malikânelerinin bulunduğu bir bölgede, müthiş bir bahis skandalı yaşandı. Aynı bölgede oturan genç bir girişimci, internet üzerinden, mahalledeki en gözde evli genç çiftin evliliklerine ömür biçen bir bahis başlattı. Önceleri katılım oldukça düşük düzeyde seyrederken birkaç ay içerisinde inanılmaz bir ilgi gördü. Genç çiftin evliliklerine 3 ay ömür biçen bahisçiler yüz binlerce dolar yatırdılar. Altı ay, bir yıl, iki yıl gibi sürelerde oran düşüyordu. Dönen dolaptan sonradan haberdar olan genç çift evlerini boşaltıp bir başka kente taşınmak zorunda kaldı. Konuyla ilgili basına düşen haberlere göre genç çift, bahis oynayan komşularının ilişkilerini bozabilmek için çeşitli yollara başvurduklarını söyledi. Haberlerden anlaşıldığına göre bahisçiler önce genç çiftin arasını bozabilmek için genç kadını yakışıklı bir erkekle “yoldan çıkarmaya” çalıştılar. Sonra da genç erkeği güzel bir kadınla. Bu tutmayınca çifte boşanmaları karşılığında bahisten gelecek paranın yarısını teklif ettiler. Bu da sökmeyince tehditler başladı. Bunun üzerine genç çift çareyi kent değiştirmekte buldu.

Yukarıdaki haber size gerçekçi geldi mi? Gelmemiş olsun; çünkü bunu ben uydurdum. Bu haber uydurma; ama Bochum savcılığının Türkiye dâhil pek çok ülkede başlattığı bahis şikesi soruşturması gayet gerçek. Futboldaki bahis şikesinin, o bizim güzel oyunumuza, gönülden bağlandığımız renklere, şampiyonluk heyecanına nasıl bir gölge düşürdüğünü anlatabilmek için yukarıdaki olayı uydurdum. Biri uydurma olsa da iki durum arasında bence kategorik bir ayrım yok. Her ikisi de bizim olan şeye kastediyor ve maniple etmeye çalışıyor. En temiz duygularımızı rulet masasının dönen çarkı arasında sıkıştırmakla yetinmeyip kendi istediği sonuç için rengimizi kırmızıdan siyaha istediği gibi dönüştürmek kudretini buluyor kendisinde.
Bochum savcılığının açtığı soruşturmanın detaylarını içeren belgeler, geçen hafta bizim federasyona iletildi. Şimdi bizim taraf bu belgelerin çevirisini yapacak, değerlendirecek sonra da bir karar verecek. Nasıl bir karar vereceğini bilmiyoruz. Ama vereceği karar ne olursa olsun eğer bir şike söz konusuysa ilgilileri şikecilikten yargılanmak üzere mahkemeye sevk edemeyecek. Çünkü TC yasalarında böyle bir suç ve cezai yaptırım yok.

Geçen hafta dişimi sıkıp en tahammül edilemez bir futbol programını sonuna kadar izledim. Program Türkiye’den bir kalecinin cep telefonuyla yaptığı ve her ne demekse “teknik takibe takılan” bir görüşmenin detaylarını işliyordu. Durumu kısaca özetlemek gerekirse kalecimiz, kendi cep telefonuna hazır kartlı bir hat takıp şike görüşmeleri yapmış. Bunu nereden anlıyor Almanlar? Şuradan anlıyorlar, her bir cep telefonunun bir IMEI numarası var. Bu numara o telefonun kafa kâğıdı. Böylece hattınızı değiştirseniz bile telefonunuz sizi ele veriyor. Detaylarına girmeyeceğim bu şike görüşmesi teknik takibe takılıyor, telefonun kafa kâğıdı tespit ediliyor ve o telefonu sürekli kullanan sabit hat sahibinin kimliğine erişiliyor.

Kimliğine erişilen o kalecimizin suçlu olup olmadığını bilemeyiz. Teknoloji çağında her şeyin üzerine iki kere kuşku tozu serpmek lazım. Ama izlediğim televizyon programındaki eski futbolcusuyla, eskilerin hakemi yenilerin şovmeniyle, yine eskilerin futbolcusu bir zamanların şaibeli yöneticisi, şimdilerin yorumcusuyla tüm takım taklavatın daha ilk dakika itibariyle üzerinde uzlaştığı bir konu var: “Yok canım bizim kaleci o işlere girmez.” Niye? Nereden biliyorsunuz? Neye dayanarak konuşuyorsunuz? Ne onlar ne de ben bu soruların yanıtını veremiyoruz. Bir yorum şöyle geliyor, “bu kadar az paralara niye yapsın ki bu işi?”. Bir diğer aklama yöntemi ise telefonla bağlanan kaleciye sorulan soru, “sen bu telefonla e-mail çekmişsin doğru mu?” Hâlbuki söz konusu olan şey IMEI numarası e-mail değil.

Programın ilk dakikasından finaline kadar hâkim ve savcılar orada. Suçu özetliyorlar, delilleri çürütüyorlar ve kararı veriyorlar: “Beraatına…” Bir İskambil destesinden kuleye benzeyen ülkemin etik düzeninde “ben de altında kalabilirim” korkusu mudur, bu jet tahliyenin nedeni bilinmez. Ama bilmemiz gereken gerçek şu ki; endüstriyel durumlar hepimizi, sevgililerimiz ve en güzel duygularımız üzerine bahis oynanabilecek birer ürüne dönüştürmeye çalışıyor. Razı mısınız?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fevzi’nin kaleci kazağı ve bir veda

Ahmet Orhan - 2 Ekim 2010 28 Ekim 2001’de Beşiktaş, Denizlispor deplasmanına giderken dört galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetle ağır bir kriz sürecinde seyrediyordu. Daha bir hafta önce İnönü’de 2-0 öne geçtiği Galatasaray karşısında galibiyeti koruyamamış ve 2-2’ye tekabül eden tek puanla yetinmek zorunda kalmıştı. Kaleyi Fevzi Tuncay korumuştu. Denizli deplasmanında maçın henüz beşinci dakikasında bir hafta önce Galatasaray’dan yediği golün bir kopyasını yedi Fevzi. 21. dakika geldiğinde Fevzi, yandan gelen bir antrenman topunu iki eliyle tutup içeriye aldı: 2-0. O dakikalar, futbol izleyicisi olarak benim ve belki de tüm ülke futbolseverlerinin yüreklerini ezen sahnelere sahip oldu. Yaptığı hatanın faturasını kendisine kesmek isteyen Fevzi kafasını direklere vuruyordu. İkinci yarı Beşiktaş önce Bayram’ın sonra da İlhan Mansız’ın golleriyle eşitliği sağladı. Gol sevincini içine giydiği 22 numaralı Fevzi’nin kaleci kazağını göstererek yaşayan İlhan, hepimizin gözlerini

Revivo ve Ashdod FC

Ahmet Orhan - 5 Haziran 2010 Yükü insani yardım ve 9 ölü olan Mavi Marmara, İsrail SAT komandoları tarafından limana çekilmeden önce Ashdod diye bir kentin adını hiç duymamıştım. O kentin Ashdod FC adında bir futbol takımı olduğunu ve Haim Revivo’nun, doğduğu bu kentin takımında, şimdi non-executive director olduğunu da hiç bilmiyordum. Bu sezon Maccabi Hayfa’nın 77 puanla şampiyon olarak tamamladığı ligde Ashdod, 43 puanla 6. sırada bitirdi. Sadece mavi renklere sahip olan kulübün içerdeki maçlarını sarı kırmızılı forma ile oynamaya başlamasını Revivo’nun kulüpteki varlığına bağlayanlar var. Ashdod takımı 27 kişilik kadrosunda Bosna Hersek, Hırvatistan, Uruguay, Rusya, Sırbistan, Kamerun, Etiyopya, Fransa ve Bulgaristan’dan oyuncular bulunduruyor. 2004-2005 yılında en parlak sezonunu yaşayan takım UEFA Kupası’na katılma hakkını elde etti. Toto kupasında ise finale kadar yükselseler de penaltı vuruşları sonucunda Slovenya takımına kaybettiler. Mustafa Denizli Fenerbahçe’deki kariyerin

Özür Dilemeyi Bilmek

Ahmet Orhan - 26.12.2009 Geçen hafta İstanbul müthiş bir eylemle çalkalandı. Aslında çalkalanması gerekirdi; ama bir iki plaza gazetesi iç sayfadan gördü ve geçildi bu eylem. Özü itibariyle 40 yaşlarında bir erkek, sevgilisinin kendisini terk etmesindeki hatalarını affettirmek için kendisini cezalandırarak Cevizlibağ Metrobüs durağında bir buçuk saat boyunca elinde “bir kadının onurunu kırdım, bütün kadınlardan özür dilerim” yazan bir pankart taşıdı. 40 yıl bekleyip bulduğu, görür görmez “işte bu” dediği bir aşkı kaybetmesinin nedenini şöyle açıklıyordu eylemci: “erkek öğretisi gereği sevgilimi sahiplendim ve olmayacak hatalar yaptım. O kadar yukarılara çıkardım ki onu benim yüzümden aşağılara düştü. Ve kadınlar o kadar onurlu ki düşerken hiçbir yerinden tutamazsınız. Tuttuğunuz yer elinizde kalıyor, kırılıp dökülüyor”. Bu açıklamayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Bu eylemci arkadaşı kara kamunun gözünden dilinden esirgemek, saklayıp kollamak istedim. Bunca etkilendikten s