Ahmet Orhan - 20 Şubat 2010 Ligimizde küme düştükten sonra daha fazla seyirciye oynayan takım var mıdır? Tam olarak bilemiyorum; belki Adana Demir Spor için bu yargıya varabiliriz. Atletico Madrid’in küme düştükten sonra Segundo Division’da (yani ikinci ligde) ortalama 40 bin kişiye oynadığı bilinir. Tekrar La Liga’da boy göstermesinin ardından ezeli Real Madrid derbileri dışında bu sayıyı yakaladığı görülmez pek.
Ülkelerin birinci liglerini merkez kabul edersek, geri kalan ikinci, üçüncü ve amatör ligler çevredir, diyebiliriz. Bir anlamda toplumsal ilişkilerin liberal bir bakışla yorumlanması anlamına gelebilecek “merkez-çevre” kuramının Türkiye futboluna uyarlanması akademik bir çalışmayı hak edecek bir başlık mıdır bilemiyorum. Ancak bu uyarlama bize endüstriyel durumları çözümleyebilme yolunda önemli ipuçları sağlayabilir. Öncelikle şunu söyleyebiliriz, Türkiye futbolunda merkez, Süper Lig’dir; ama Süper Lig’in merkezi, üç büyüklerdir. Yani vitrine çıkmış olmak sizi çevre klasmanından kurtarmaz. Çünkü o vitrinin spotları üç “nadide” parçayı aydınlatmak üzere konumlanmıştır. Gölgeli alandan kurtulabilmenin tek yolu, nadide parçalara yaklaşabilmektir. Ya sezonda iki kez onlarla yeşil sahalarda buluşarak ya da puan sıralamasında onların arasında yer bularak biraz olsun ışıyabilirsiniz.
Merkez, sayıca az olmasına rağmen yöneten konumundadır. Havuzdan çekilme tehdidi elleri, kolları bağlar, dijital link hatlarında onulmaz gedikler açabilir. Federasyon başkanları, örneğin, her ne kadar kafa tutmaya çabalasalar da son kertede boyun eğerler; çünkü merkezin lobileri sayesinde o koltukta olduklarını bilirler. Merkez, çevrenin öne çıkan unsurlarını devşirme hakkına, gücüne ve ekonomisine sahiptir. Endüstri yoğun olarak çevrede kurulur; ancak endüstriyel çıktılar daha çok merkezde tüketilir. Tüketim gücünden gelen bu hakla merkez, belirleyici ve yönlendiricidir.
Öte yandan çevre, sayıca fazla olmasına rağmen merkezin koyduğu kurallar içinde ve merkezin henüz devşirmediği unsurlarla oyuna devam etmek zorundadır. Bir anlamda merkez için ucuz işgücü deposudur ve çoğunlukla da buna gönüllüdür. Bu toplam, çevreyi edilgen kılar. Bir alım yapabilmek için en az üç teklif almak zorunda olan kamu kurumları gibi; sürecin kitabına uygun olması için oyuna merkezin yanında kabul edilirler. Çevre, merkezin kendi dinamiklerinden kaynaklanan lobilerinden birisine angaje olarak var olur. Federasyon başkanı seçilirken, örneğin, sahip olduğu oyu angaje olduğu merkez lobisinin meşrebince kullanır. Çevreyi çevre yapan, merkezle kurduğu bu ilişkidir.
Anadolu kulüplerinin (İstanbul Büyükşehir’in uydu takımını da buraya koymak gerek) ve taraftarlarının kendilerine biçilen bu role rıza göstermeleriyle birlikte Süper Lig’in çehresi tepede (genellikle) aynı üçlü tarafından biçimlendirilirken; orta ve alt sıralar her beş, on yılda bir değişir. Mersin İdmanyurdu, Adanaspor, Vanspor, Malatyaspor şimdi neredeler? İzmir’in üç büyükleri, bir zamanların futbolcu imalathanesi Boluspor? Süper Lig’de takımlarını destekleyen güruhun, küme düşünce ayaklarının statlardan kesilmesinin bir günahı yok mudur?
Anadolu kulüplerinin (İstanbul Büyükşehir’in uydu takımını da buraya koymak gerek) ve taraftarlarının kendilerine biçilen bu role rıza göstermeleriyle birlikte Süper Lig’in çehresi tepede (genellikle) aynı üçlü tarafından biçimlendirilirken; orta ve alt sıralar her beş, on yılda bir değişir. Mersin İdmanyurdu, Adanaspor, Vanspor, Malatyaspor şimdi neredeler? İzmir’in üç büyükleri, bir zamanların futbolcu imalathanesi Boluspor? Süper Lig’de takımlarını destekleyen güruhun, küme düşünce ayaklarının statlardan kesilmesinin bir günahı yok mudur?
Üç büyüklerin baskın rolünü “oligarşi” olarak yorumlamak her ne kadar geçerli bir yaklaşımsa da Anadolu kulüplerinin ve taraftarlarının bu “oligarşi”yi beslediklerini de söylemek gerek. İki yıl önce Eskişehirspor’un, geçen yıl da Diyarbakırspor’un Süper Lig’e çıkmasını sağlayan seyyar golcü Ömer Yalçın bu yıl Boluspor’da oynuyor. Bolu’da yaşayan kaç futbol sever bunun farkında acaba? Ömer başarılı olup, bu yıl da Bolu’yu Süper Lig’e taşırsa, “Yarenler” tirübünlerdeki sayılarını (özellikle üç büyüklü maçlarda) katlayarak arttıracaklardır. Ama endüstriyel durumlara karşı durmanın yolu Boluspor küme düştükten sonra “Yarenler”in sayısıyla yakından ilgili olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder